İstihdam ve İhracat Potansiyeli Bakımından Dut

GAZİ BİLGİN (Kemaliye Dut Panelinden)

Sayın Başkan,Hanımefendiler, Beyefendiler,Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin bu güzel ilçesi Kemaliye’de bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bendeniz de buradaki bazı arkadaşlarımız gibi Eğine ilk defa gelmiş birisiyim, ancak öteden beri Eğin’in kendi geleneksel kültürünü, geleneksel bağlarını hep dostlarımla arkadaşlarımla yaşadım, hissettim. Şu anda bu ortamda sizlerle birlikte bulunmaktan da büyük bir huzur ve mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Fakat, iki günlük bu süre içerisindeki temaslarda bana mutluluk veren yönler yanında üzüntü veren noktalar de oldu. Çünkü bu güzel ilçeyi bu kadar fakirleşmiş bir nüfusla bulmak beni rahatsız etti.. Yine, aramızda bulunan bir arkadaşımızın ifadesine göre nüfusu 1950’lerde 16 bin olan Eğin’in şu andaki nüfusu 2500 kişi imiş. Yani, son 55 yılda nüfusunu çok büyük oranda azaltan bir Eğin. Bu demektir ki Eğin kendi bulunduğu coğrafyayı hakkıyla değerlendirememiş, kendi istihdam kapasitesini muhafaza edememiş ve sürekli İstanbul gibi, Ankara gibi, İzmir gibi büyük şehirlere insanlarını göçe zorlamıştır. Bu açıkçası Anadolu’nun, bilhassa merkezi Anadolu şehirlerimizin bir acısıdır sıkıntısıdır. Gerçi o insanlarımız gittikleri yerlerde, zaman zaman kültürel sıkıntıları olsa dahi, istihdam edilebilmektedirler. Ancak, hiç değilse burada doğan nüfusun % 50 kadarını bu coğrafyada istihdam etmenin de bölgesel anlamda bu illerimizin bir ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Benim teknik olarak burada çok fazla ifade edeceğim şeyler yok. Esas itibariyle, açıkçası beklediğimden de çok teknik şeyler öğrendim.Hele Erzurum Üniversitemizde, Gazi Üniversitemizdeki çalışmaların detayları, hem gelecekteki tebabet açısından, hem de istihdam ve yeni üretim dallarındaki potansiyeller bakımından beni çok heyecanlandırdı.

Efendim izin verirseniz şimdi kısaca Türkiye’nin istihdam yapısını bir özetleyerek ve şu andaki ekonomik son verilerini de hatırlatarak bundan sonraki sözlerimi sürdürmek istiyorum.2005 yılı itibariyle Türkiye nüfusunun % 30 kadarı tarımsal alanda istihdam edilmektedir ve tarımsal üretimin de ekonomi içerisindeki değeri % 12’ler civarındadır. Dolayısıyla Türkiye’de hâlâ gelişmiş sanayi ülkeleriyle mukayese edildiğinde tarımsal nüfusu istihdam eden kesimin çok yüksek oranda olduğunu görüyoruz.. Ancak bu tabiiki bu nüfusun azalması bir uzun geçiş sürecini gerektirmektedir. Dolayısıyla “Bizde tarımsal nüfus fazladır, öyleyse hadi şehre gidelim” anlamında bir tarımsal nüfus akımının doğru ve anlamlı olmayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla toprakları hala Avrupa’nın pek çok ülkesinde olduğu gibi sanayii kaynaklı ağır metallerle zehirlenmemiş Türkiye’nin tarıma dayalı bir sanayii geliştirmesi akılcı olacaktır.

Değerli izleyenler, Bir tarım ürünü olarak ilk dut yetiştiriciliğinin ipek böcekciliği sektörünü geliştirmek amacıyla Çin’de başlatıldığı tahmin edilmektedir. Günümüzde kimya sektöründen gıda sektörüne, yem sektöründen  kağıt ve mobilya endüstrisine kadar kullanım alanları giderek yaygınlaşmakta ve dutun her geçen gün yeni bir sektörde girdi potansiyeli oluşmaktadır.

Türkiye’de hocalarımız ifade ettiler, 2 buçuk milyon ağaçta 55 bin ton dut üretildiğini görüyoruz, bunun hesaplamalara göre de 60 milyon YTL’lik bir üretim değeri var. Dolayısıyla bunun 560 milyar dolarlık Türkiye’nin genel gayri safi milli hasılasına baktığımız zaman son derece anlamsız bir rakam olduğunu görürüz. Yine dutun uzmanları konuştular, çok da doğru şeyler söylediler. Yem olarak, kereste olarak, gıda olarak kullanım potansiyeli vardır, fakat burada bence en anlamlısı dutun ipek böcekçiliği şeklinde bir sanayi ürünü, bir sanayi bitkisi şeklinde değerlendirilmesidir.  Şu anda yine aramızda bulunduğunu gördüğüm bir arkadaşımız “Çin’in saldırısına uğradık” dedi, “Çin istila ediyor” dedi. Şimdi, Çin istila etmiyor, Çin kendi ülkesinin potansiyelini harekete geçiriyor, kendi ekonomik değerlerini üretiyor. Çin yapılması gerekeni yapıyor, ama biz yapılması gerekeni yapıyor muyuz? Hayır, biz yapmıyoruz, o halde biz Çin ürünlerinin istilasına uğramaya mahkumuz. Yine anlatıldı, ben iki gündür dinliyorum, burada ipek böcekçiliği olmuş, hakikaten yapılmış, halıcılık yapılmış, ama şu anda hiç birini görmüyoruz. Hiç olmazsa evlerde, tezgahlarda halıcılık yapılabilir. Bölgenin, ilçenin ekonomisine bir katma değerdir bu, çok önemli bir katma değerdir.

Elbette Çin’in ipek halıları, Çin’in ipekli kumaşları son derece ucuz fiyatlarla dünya piyasalarına arz edilmektedir.Ama yöresel bir marka halinde tescili yapılmış bir ipek Eğin Halısı ,bir ipek Eğin Gazenne’si ile Çin ipeğinin rekabeti söz konusu olamaz. Biz bunu yapabilmeliyiz, yani şu coğrafyanın insanları, bu ilçenin insanları da dahil olmak üzere kendi ekonomik potansiyellerini harekete geçirebilecek tecrübeleri edinmeliler ki bu bilgi ile buradaki insanlarda var. Onun için, yine bir arkadaşımız söyledi bundan önceki oturumda; organize olmak, bilinçli olmak, işbirliği halinde olmak ve modern işletmecilik ve tarımcılık anlayışıyla bir yerden işe başlamak gereklidir. Bu belki bölgede yaşayan insanlarla olmayabilir, ancak bu ilçe dışında yaşayan insanları var, değerleri var ve zenginleri var, onların da vasıtasıyla bu potansiyel harekete geçirilebilir.

Dutun meyve olarak tüketimi Asya ülkelerinde oldukça yaygındır. Taze olduğu kadar meyve suyu, konserve ve kurutulmuş olarak da tüketilen dutun tüketim miktarı bütün dünyada gittikçe artış göstermektedir. İçerdiği element ve vitaminler açısından sağlığa çok faydalı olan dut yaprağı, özellikle Asya ülkelerinde çeşitli rahatsızlıkların iyileştirilmesinde yüzyıllardan beri kullanılmaktadır. Önümüzdeki dönemlerde modern tıbbi ilaç üretiminde de dut yaprağına olan mevcut talebin giderek artması beklenmektedir. Ülkemizde de dutun bir tababet bitkisi olarak değerlendirilmesi hususunda çalışmalar yapılmakta olduğunu bu toplantıda yapılan açıklamalardan görmekteyiz. Bu araştırmalar, ülkemizin ilaç ihtiyacının karşılanmasında dolayısıyla dışarıya döviz çıkışının önlenmesinde katkı sağlayacaktır.

Hayvan yemi olarak kullanımında dut yaprağı, besin değeri itibariyle tahılgillere alternatif olabilecek en önemli bitkilerden biridir. Hatta ipekböceğinden arta kalan kalıntıların hayvan yemi üretiminde değerlendirilmesi suretiyle, ikincil olarak kullanımı da mümkündür. İpekböcekçiliği ile hayvancılık üretiminin bu şekilde entegre edilmesine yönelik olarak Hindistan’da başarılı çalışmalar yürütülmektedir.

Dut bir peyzaj bitkisi olarak da önemli üstünlüklere sahiptir. Asya, Güney Avrupa ve ABD’nin güneyi başta olmak üzere, birçok ülke susuzluğa ve olumsuz iklim koşullarına karşı dayanıklılığı yüksek olan dut bitkisini şehirlerde bahçe ve çevre düzenlemesi olarak, ev ve bahçelerinde ise süs ve gölge ağacı olarak kullanmaktadır.

Dünyada 1980 li yıllara kadar dutçuluk üzerine yapılan bilimsel araştırmalar ipekböcekçiliği dolayısıyla yapılmıştır. Bu konudaki çalışmalar Avrupa’da 1800’lü yılların başında başlamıştır. 20. yüzyıl ortalarında Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler çalışmalara hız vermiştir. İpekböcekçiliğine yönelik dutçuluk araştırmaları günümüzde Çin ve Hindistan’da yoğunlaşmış durumdadır. Bu alana ilaveten, meyve olarak tüketimi konusundaki bilimsel çalışmalar, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan gibi Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde de yürütülmektedir. Hayvan yemi olarak dut üretimine yönelik araştırmalar 1980’ler ve özellikle 1990’lardan itibaren hız kazanmıştır. Japonya, Hindistan, Tanzanya, Kenya, Kosta Rika, Kolombiya, Meksika, San Salvador, Guatemala, Brezilya ve Küba bu konuda çalışma çapan başlıca ülkelerdir.

Türkiye’de 1980’li yıllarda çoğu meyve verir durumda olan 4 milyonun üzerindeki dut ağacı sayısı, yıllar itibariyle azalarak günümüzde yaklaşık 2,5 milyon adete kadar gerilemiştir. Buna paralel olarak dut meyvesi üretimi de önemli miktarlarda düşüş göstererek 90 bin tonlardan 2005 yılı itibariyle 55 bin ton düzeyine inmiştir. Bu üretim miktarı yaklaşık 55 – 60 milyon TL lik bir piyasa değerine tekabül etmektedir.

24.4.1974 tarihli Bakanlar Kurulu Kararma istinaden Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından çıkarılan Tebliğ uyarınca dutun kereste olarak ihracı yasaklanmıştır. Meyve olarak ihracat değeri ise önemli miktarlarda değildir ve isiniz, sonra bunun belirli standardını ve kalitesini geliştireceksiniz.

Yine, aynı şekilde dut bir fıstık, bir fındık gibi olabilir. Gümüşhane ve Tokat yöresinin bir kuş burnusu olabilir. Bunlar yöresel bir imajdır. Bunlar hem yöresel kültürün bir yansımasıdır, hem de modern üretim hayatına, pazarlama hayatına uyum göstermişlerdir. Niçin dut da olmasın? Eğer Kemaliyeliler uluslararası piyasalara üstün özelliklere sahip dutlarını pazarlama becerisini gösterirlerse dutun önemli bir tarımsal değer olarak ortaya çıkmasını sağlayabilirler. Bu konuda devletin sağladığı birtakım teşvik mekanizmalarından faydalanmak mümkündür.

Ülkemizin tarımsal ürünlerinin uluslararası piyasalarda rekabet gücünün ve ihracat potansiyelinin artırılması amacıyla, belirlenen miktar barajı ve azami ödeme oranları dahilinde ihracat iadesi uygulaması bulunmaktadır.

Dut suyu ihracatına da diğer meyve suları gibi ton başına 134 dolarlık bir ihracat iadesi yapılmaktadır. Dut pekmezine verilerek iade, ton başına 250 dolar olarak uygulanmakta ve miktar kısıtlaması da aranmamaktadır. Ayrıca, dut ürünlerine dayalı sanayi yatırımları konusunda ilgili mevzuat hükümlerine göre Hazine Müsteşarlığı tarafından sağlanan yatırım teşviklerinden de faydalanılması mümkündür. Kalkınmada öncelikli bölge kapsamında olan Erzincan, bu tür teşvik imkanlarından daha avantajlı koşullarda yararlanabilecektir.

Arz ve talep koşullan dikkate alındığında dut ve dut mamullerinin dünyada ve Türkiye’de henüz çok fazla yaygın olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak, dutun yeni kullanım alanlarına yönelik son yıllardaki çalışmalar hem meyve hem de kereste ve yaprak olarak dut talebinin artacağı yönünde güçlü eğilimler taşımaktadır. Burada tabii ki Ar-Ge çok önemli. Ar-Ge konusunda yine sabah arkadaşlarımız ifade ettiler Avrupa Birliği’nin çeşitli destekleri, fonları var ve aynı şekilde Tarım Bakanlığımızın belirli destekleri var. Türkiye-Avrupa Birliği altıncı çerçeve programına katıldı ilk defa ve yedinciye de katılacak, o kapsamda gerekli destekler var. Onun dışında Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın ve TÜBİTAK’ın birlikte kullandırdıkları devlet yardımları bağlamında destekler var. Araştırma geliştirmeye destek verilmekte, pazarlamaya destek verilmekte, fuarcılığa ve tanıtıma destek verilmektedir.

Tanıtım açısından yurtiçi ve yurtdışı fuarlar önemli imkanlar sunmaktadır. Biz müsteşarlık olarak, Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak yurt dışında her sene 200’ün üzerinde fuar organize ediyoruz. Bunların arasında gıda ürünlerinin teşhir edildiği fuarlarımız da var. Buradaki firmaların harcamalarının % 50’si devlet tarafından desteklenmektedir, dolayısıyla bilhassa agro tarım olarak nitelendirdiğimiz, son yıllarda da pazarı giderek artan tarım ürünlerimizin bu fuar merkezlerinde teşhir edilmesi yönünde de zannediyorum biraz geri kalmış durumdayız. Bunlar araştırılmalı, değerlendirilmeli, devletin sağladığı bu imkânlardan da gereği gibi istifade edilebilir diye düşünüyorum.

Organik tarım son yıllarda bütün dünyada büyük bir kabul görmektedir. Yapısı itibariyle organik tarıma çok uygun olan dut, kuru ve yaş olarak piyasaya sürülebileceği gibi pekmez, reçel ve meyve suyu gibi çok çeşitli şekillerde işlenerek de pazarlanabilir. Organik tarıma ve ekolojik ürünlere gereken önemi veren Avrupa Birliğinin hibe ve kredi şeklindeki finansman kaynaklarından yararlanılarak dutla ilgili çeşitli projelerin hayata geçirmek mümkündür. Tarım sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’ler AB fonlarından da faydalanabilmek için gayret göstermelidir. Tarım Bakanlığımız 2006-2010 Tarım Strateji Belgesi kapsamında AB’ve uvum.u projeler konusunda çeşitli destekler sunmaktadır. Organik dut üretimine yönelik projelerde Artvin’in Camili yöresinde uygulanmakta olan meyveciliğin geliştirilmesi projesi iyi bir örnek teşkil edebilir. Örgütlü ve bilinçli bir şekilde yapılacak dutçuluk konusunda, gerek AB fonlarından faydalanmada gerekse proje üretme ve sertifikasyon konularında çeşitli danışmanlık firmalarından yararlanmak mümkündür.

Böylece, bilinçli yetiştiriciliğin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıyla ve iyi bir tanıtımla Kemaliye dut ve dut ürünleri konusunda örnek bir yer haline gelebilir. Bu şüphesiz ilçe ekonomisine büyük katkılar sağlayacak ve Türkiye’nin ilk ve en yoğun göç veren yerlerinden biri olan Kemaliye’ye yeni bir istihdam alanı yaratacaktır.

Burada hakikaten bu forumun organizasyonunda emeği geçen insanları kutladığım gibi Gülnur Hanım’a özel bir yer ayırmak istiyorum. Kimsenin aklımda olmayan bir ortamda, yine ifade edildiği gibi her birimizi defalarca uyardı, bilgiler gönderdi, mailler gönderdi. Hatta ben kendisine dedim ki bu çok zor bir iş, buna girmeyin, yorulursunuz. Çünkü bu organize olmuş birtakım sivil toplum örgütlerinin yapabileceği bir iş. Ama, netice alındığını görüyorum, kendisini de tebrik ediyorum. Burada o anlamda katkıda bulunan insanları da tebrik ediyorum. Ben de aranızda bulunmaktan huzur ve onur duyuyorum. Ümit ediyorum ki bu bildiriler, burada sunulan teknik anlamdaki bilgiler gelecekteki dut kültürüne ve üretimine ışık tutacaktır.

OTURUM BAŞKANI: Teşekkür ediyoruz Sayın Bilgin verdiğiniz değerli bilgilere. Ve üçüncü panelistimiz olarak Sayın Profesör Doktor Saika Aslan sunumunu yapacak. Salih Aslan 1945 Mardin doğumlu. 1967 salında İstanbul Üniversitesi Orman Fakülesi’nden mezun oldu. 1970 yılında Ankara Ormancılık Araştırma Enstitüsüne atandı. Bu kurumda çalışırken doktorasını tamamlayıp 1980 yılında doçent, 1993 yılında profesör unvanını aldı.

Kendisi bugüne kadar çok sayıda orijinal araştırma, kitap, yurt içi ve yurt dışı yayın yaptı ve toplantılara katıldı. Dekanlık, doçentlik, profesörlük jürilerinde görev alan Salih Aslan evli olup İngilizce bilmektedir.

Sayın meslektaşım Prof.Aslan, hep dut, meyve kabuk filan derken dutu bir ağaç olarak, bir de onun odunu yönünden anlatacak,.’’Dutun Ağaç Endüstrisinde Kullanım olanakları”bildiriyi sunacak, buyurun Sayın Aslan.