Kemaliye DUT Paneli Değerlendirmesi

Değerli Ağaç Severler,
Biraz evvel göndermiş olduğum mesaj okunmaz olduğundan yeniden gönderiyorum.Aşağıdaki yazıda şimdiye kadar kadri yeterince bilinmeyen dutumuzu,önce Türkiye’ye sonra Dünya’ya bütün yönleriyle tanıtmayı amaçlayan panelimizle ilgili yerel gazetemize gönderdiğim değerlendirmeleri bulacaksınız.
Saygılarımla
Dr. Dt. Gülnur Gürler

 

Kaynak : http://www.agaclar.net/forum/uzumsu-meyveler/660.htm

Değerli Hemşerilerimiz,

Hamdolsun ki,yol açabileceği gelişmelerin heyecanından aylardır uyku uyuyamadığımız zorlu bir sürecin birinci basamağını,dutu bilinmeyen yönleriyle tanıtmayı hedefleyen panelimizi 30 Temmuz Pazar günü gerçekleştirdik.

Yürek çarpıntısından dilimin tutulduğu açılıþ konuşmasında yeterince ifade edemediğim şükranlarımı,bana negatif ve pozitif etkileriyle ivme kazandıran bütün kişi,kurum ve oluşumlara tekrar sunuyorum.”Hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu” kavramama yardım ettiler.

İlk hedef panelin gerçekleşmesi idi ve taş suya atılmış oldu.Bundan sonra onun yarattığı dalgalar önce doğu ve güneydoğuya,sonra Türkiye ve dünyaya yayılacak. 30 temmuzlar belki de bundan sonra “Dut Bayramı” olarak kutlanacak.

Bu tarih bir milattır.Bu tarih, Türklüğün ve İslam’ın sembolü olan bu mübarek ağacın kuruyan damarlarına yeniden can suyunun yürümeye başladığı bir tarihtir.Çoktan beridir kaybettiğimiz değerlerimizin Anadolu’nun bağrında yeniden köklenmeye başladığı tarihtir.Bu topraklarda dutumuz yaşadıkça varlığımız da devam edecektir.Bunlara bütün kalbimle inanıyorum.Aksi taktirde bu panel gerçekleşemezdi.

Panel öncesi tanıtım broşürlerini dağıtmak da yine bana düştü.Gidebildiğim birkaç köyde hemşerilerimizle konuşurken beni sarsan iki ibare kullanıldı.Birincisi :”Sahip çıkarsan yurduna batmayacaktır,Sahip çıkmazsan eğer batması haktır.” şeklinde Mehmet Akif’ten bir uyarı idi ki tam içine bulunduğumuz şartlara (amiyane bir tabir olacak ama) “cuk” diye oturuyor.

İkincisi ise yine bir köydeki bir büyüğümüzün yaptığı “Allah hizmetinizi kabul etsin” şeklindeki dua idi.Bunu işittiğimde bir anda beynimde bir idrak açılışı oldu.O an anladım ki Allah her hizmeti kabul etmiyor.Ancak ki riyasız,beklentisiz ,kimseyi kandırmadan ve kullanmadan,kul hakkı ve Allah rızası gözetilerek yapılan hizmeti kabul ediyor.İnşaallah hizmetimiz bu kategoriye girenlerden olmuştur.

Henüz Kemaliye’den yeni geldiğim ve bazı hocalarımın sunumlarının tam metni elimde olmadığı için şu anda onları sizlerle paylaşamyorum.Ancak yine de ana fikirleri özetlemek isterim.Panelimizin çok değerli katılımcıları, günlerce haftalarca tartışılsa bitmeyecek konuları 3 saat gibi çok kısa bir süre içine sığdırmaya çalıştılar.Her şeye rağmen verdikleri bilgiler çok çarpıcı idi.

Erzincan Üniversitesi Fen -Edebiyat Fakültesi Dekanı Sn.Prof.Muharrem Güleryüz hocamızın I.oturumunu yönettiği panelimizin ilk konuşmacısı G.Ü.Eczacılık Fak.Farmakognozi (Bitkilerden İlaç İmali) Ana Bilim Dalı Profosörü, konusunda duayen olan, Sn.Ekrem Sezik hocamız esprili ve konusuna hakim sunumuyla dutun bir meyve değil,bir ilaç olduğunu iddia etti.Binlerce yıldır Çin ve Hint tıbbında,çok çeşitli hastalıkların tedavisinde meyvesi,yaprağı,kökleri ve kabuklarıyla bir şifa kaynağı olarak kullanıldığını söyledi,Çin ve Hint tıbbından bazı reçete örnekleri verdi.

Erzurum A.Ü.Ziraat Fak.Bahçe Bitkileri ABD prof.ü Sn.Sezai Ercişli hocamız Türkiye’de yalnızca 5 ilde dut yetişmediğini,dünyadaki dut yetiştiriciliğinin ise yaygın olarak özellikle Çin ve Hindistan’da ipek böcekçiliğine yönelik olduğunu anlattı.Kapama dut bahçelerinin avantajlarından ve dut cinsleri arasında bir tür tespit ve genetik çalışmalarının yapılmasının gereğinden bahsetti.

Bati Akdeniz Arastırma Enstitüsü’nden hemşehrimiz ziraat mühendisi Ahmet Fikret Firat,Türkiye tarımında bahçeciliğin öneminden bahsetti.Kemaliye de yaslanmis dut ağaçlarının kesilip yerine genç fidanların dikilmesini,toprağın iyileştirme çalışmalarının yapılmasını ve organik tarıma elverişli bir bölge olduğu için ‘organik sertifikasyon’ yoluna gidilmesini önerdi.

Henüz 3 günlük evliyken bal aylarında panelimize katlan Sn Doktor Adem Kaya’nın sunduğu konu ise panelin en önemli ayaklarından biri idi.Dut yaprağının büyük ve küçükbaş hayvan besiciliğindeki önemiyle ile ilgili bilgiler,yem sanayinde devrim yaratacak düzeydeydi.Ancak izleyicilerin bir bilim adamı topluluğu olmadığı göz önüne alınmadan,çok teknik ifadelerle ve açıklamasız sunum yapılması,ilginin dağılmasına ve benim de paniğe kapılmama neden oldu.Bu yüzden sık sık sn. Kaya’nın konusmasını keserek konunun daha iyi anlaşılmasına ve izleyicilerin dikkatini çekmeye çalıştım.Her ne kadar kendisi niyetimi gayet iyi anladığını ifade ederek özürlerimi önemsemediyse de biraz kabalık gibi algılanabilen,belki de gerçekten öyle olan bu davranışım için gazeteniz aracılığıyla kendisinden yeniden özür diliyorum.Genç evlilere sonsuz mutluluklar diliyorum.

Panelin 1. oturumunun ardından verilen arada sn. Bakanımız ve Müsteşarımız, Kemaliyeli hanımlarımızın elbirliğiyle hazırladığı pekmezli yumurta,pekmez helvası,dut kavurma,gülengü vs. gibi geleneksel dut yiyeceklerinin yanı sıra , yaratıcılıklarını kullanarak yarattıkları dut keki,dut limonatası gibi yeni lezzetlerden tattılar.

Sn Bakanımız Ali Çoşkun 1. bölümün sonunda dutla ilgili getirilecek bütün somut projeler için Sanayi Bakanlığı olarak her türlü desteği sağlayacağına söz verdi.

Protokolün yoğun programından dolayı takip edemediği panelimizin 2. bölüm konukları da çok değerli idi.K.T.Ü. Orman Fakültesi Dekanı Sn.Prof.Zafer Cemal Özkan hocamızın yönetimindeki bu bölümde Sn. gazeteci yazar Tijen İnaltong Hanım Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden derlediği dutlu yiyecek tariflerini paylaştı ve dutun değişik şekillerde değerlendirilişinden bahsetti.Kemaliye’den ayrılırken de yanında dut unu götürdü.Onunla dutlu kurabiye denemeleri yapacak(bence harika olacağı da kesin).

Devletin en etkin ve ciddi ekonomik kurumlarından biri olan Dış Ticaret Müsteşarlığının Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirmeler Genel Müdürü Gazi Bilgin Bey ise dut ve ona dayalı olarak oluşturulabilecek yeni sanayi dallarının, halka bulunduğu bölgede istihdam ve iyi bir gelir sağlayarak,kırsaldan kente göçü önleyebilecek bir potansiyele sahip olduğunu ifade etti.Dutun toplanmasından işlenmesine,paketlenmesinden pazarlanmasına kadar yeni teknik ve yöntemler uygulanması gerektiğini belirtti.Devletin haklarında bir bilgi sahibi olmadığımız için hiç değerlendiremediğimiz bir çok teşvik,kredi ve destekleme kaynakları olduğunu,ayrıca Avrupa Birliği fonları ve Dünya Bankası hibelerinin de uygun projelerle kullanılabileceğini anlattı.

H.Ü. Ağaç Endüstrisi Mühendisliği A.B.D. Baskanı Sayın Prof. Salih Aslan ise dutun ağaç endüstrisindeki kullanım olanaklarıyla ilgili çok net bilgiler veremedi.Çünkü bizlere sunmak üzere internet ve literatürde yaptığıtaramalarda dutun ağaç özelliklerini belirleyen hemen hemen hiç bir çalışmaya rastlayamadığını anlattı.Bu konunun da ne kadar bakir ve araştırılmamış olmasının aslında bize büyük bir öncülük ve pazar şansıyaratabileceğini düşünüyorum.Çünkü Hocamız,Kemaliye’den gönderilen birkaç dut kütüğü üzerinde panele kadar ki sürede yürütebildiği çalışmalarında,dutun ağaç özelliklerinin çok değerli bir ithal ürün olan tik ağacına yakın özellikler taşıdığını ve hatta bazı bakımlardan ondan üstün olduğunu gördüklerini söyledi.

Son panelistimiz ve hemşerimiz M.Ü Fen Edebiyat Fakültesinden Yrd. Doç. Okan Baba da o etkileyici sesi ve sunumu ile hepimizi duygulandırdı.Aşık Veysel’in dut ağacından oyulmuş sazına “Ben babamı,sen ustanı unutma” deyişinde ki gibi bizi biz yapan değerlerimize olan vefa borcumuzu hatırlattı.Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin Türk boyları ilerlerken Horasan erenlerini de,oralarda Türk ve İslam inancını yaymak üzere görevlendirdiğini;bu amaçla ocakta yanan dut dalını Anadolu’ya fırlatarak onların düştükleri ve yeşerdikleri yerlerde dergahlarını kurmalarını anlatan menkıbelerden bahsetti.

Bence ilk etapta amacına ulaþtığına inandığım panelimizden içimde üzüntü olarak kalan tek şey değerli hocalarımın şenliğin telaşesi içerisinde yerel ve idari amirlerimizin en azından bir “hoş geldiniz,nasılsınız ve hoşça kalın” gibi basit ilgi ifadelerinden mahrum kalarak Kemaliye’den ayrılmaları idi.Umarım bizi hoş görürler.

Saygılarımla

Dr. Dt. Gülnur Gürler