Dut ve Yaprağının Kimyasal Yapısı ve Biyolojik Etkileri

Prof Dr. Ekrem SEZİK (Kemaliye Dut Panelinden)

Şimdi efendim, tabii birkaç bilimsel kelime geçeceği için ben önceden onlar hakkında bir iki kelime de söylemek istiyorum. Duta biz bilimsel olarak “morus” diyoruz ve “morus alba, morus nigra,morus rubra”.Bunlar bizim bildiğimiz şeyler aslında; biri beyaz dut, diğeri kara dut, mor dut dediğimiz dutlar.Dut beldesinde dut ağacının resmini koymak ne kadar doğru ama, belki ileride kullanırım diye slayylarımm içerisine koymuştum. Eczacılık açısından dutun sadece meyvesi önemli değil,.bunun yanında yaprağı, kök kabukları ve dal uçları da ilaç yapımında kullanılmakta.

Slaytta gördüğünüz bu kimyasal yapı formülleri de gözünüzü korkutmasın. Sadece bizim ne kadar çalışkan olduğumuzu, neler bulduğumuzu göstermek için koydum…

Dutun içinde pek çok kimyasal organik madde var. Bu, şunu anlatmak üzere size gösteriliyor. Vücuttaki pek çok tesir, bu organik maddelerin, organizmada değişik organlara yaptıkları etkiden dolayı ortaya çıkıyor. Yoksa hani şöyle bir şey var: Bitkilerin hiçbir zararı yoktur veya yararı yoktur gibi bir düşünce doğru değil. Her yediğimiz, şu ya da bu şekilde aldığımız bitkide muhakkak yüzlerce organik madde var ve bunların etkilerini de organizmada görüyoruz. Burada flavanoid dediğimiz azot taşıyan vesaire bir dolu madde var. Bunu artırabiliriz. Meyvede, bu meyvenin rengini veren maddeler antosiyanin dediğimiz maddeler görülüyor. Buna daha sonra yararlı etkilerinden dolayı geleceğiz. Siyonoid dediğimiz maddeleri de sarıyla gösterdik.

Kök kabuğu, bizim tababetimizde pek fazla bilinen bir şey değil, ama onda da pek çok madde var. Bazıları yaprakla benzer, bazıları farklı maddelerdir. Dutun eskiden beri Batı tababetinde bilinen kullanımı, kara dut şurubu şeklinde ağız içi kullanımıdır. Bu eczanelerde yapılırdı. Ağızdaki pamukçuğa karşı kullanılması batı tababetinde biliniyor. Ama esas dutun kullanışı, doğu geleneksel tıplarındadır. Bunlardan biri Yunani tıp dediğimiz gelenektir. Yunani Tıp, yani eski İslam tıbbının halen Pakistan ve Hindistan’da 200- 250 milyon civarında insana hitap eden uygulamasıdır. Bu tıp sisteminin üniversiteleri var, hastaneleri var, klinikleri var. Hafife alınacak bir sistem değil, gelişmiş bir sistem ve kendine has ilaçları var. İslam tıbbında da İbni Sina’dan başlayarak Türklerin çok etkisi olmuştur.

Pakistan’daki dil Urduca dilidir ve orada da pek çok ortak kelime var. Bakın burada “toot”kelimesi var. Anadolu’da duta çoğu yerde de tut derler, Orta Asya’da da tut deniyor. Pek çok terkibin içine giriyor. Mesela “Rub-e Toot Siyah” dedikleri, bu şurup gibi bir karışım, bunun benzeri pek çoğu var birkaç yüz tane, ses kısıklığına vesaireye karşı kullanılıyor.

Bir tanesi yine “Şaharbat tut siyah” dedeikleri karışım: Şaharbat şerbet, Batı dillerinde de “sorbet” diye geçmiş. Burada da yine kara dut gündeme geliyor ve boğazdaki farenjit vesairede kullanılan ilaçlardan biri. Toz halinde de dut kullanılıyor. Bakın Türkçeyi andıran ‘Anisun” dediği anason. Buradaki farklı: Hiırtçeden gelen bir formül bu, Buhambo diye; burada da kara dut yine hazmettirici, gaz söktürücü olarak kullanılıyor. Bu örnekleri artırmak mümkün. Demek ki Yunani tıp dediğimiz gelişmiş Islami tıpta dut çok kullanılıyor.

Çin tababeti ise, meyvenin yanında yaprağın, köklerin, ağaç köklerinin kullanıldığı bir tababet. Çin tababet sistemi, çok ihmal edilecek bir sistem değil, 2500-3000 yıldır yazılı kaynakları olan ve şöyle bir topladığınızda dünya nüfusunun beşte birine hitap eden bir tababet sistemi. Burada ki “Shen Nong Ben Coo Jing”,inşallah doğru okudum, ilk Çin formülleri bu. Burada kök kabuklarının kullanılışı kayıtlı. Bizde pek de bulunmayan, idrar artırıcı, balgam söktürücü ve şekere karşı kullanım şekilleri var.Bunların yanında değişik formüllerin terkibine de giriyor kök kabukları.. Mesela, göğüs ve kalp hastalıklarıyla ilgili bir formülde ginseng, acıbadem vesairenin yanında, dut kökü kabuğu da var. Bu da kalp yetersizliği, ödem ve soluma güçlüğünde kullanılan bir başka formül.. Çin tababeti çok farklı bir tababettir, felsefesi de farklı, ilaçları da farklı. Mesela baş ağrısına karşı bazı baş yıkama formülleri vardır. Onlardan birine bu sefer dut yaprağı girmiş.

Çin farmakopisinde bulunan “Shou Wu Wan” diye bir formüle de dut, kan yapıcı, adale kemiklerini kuvvetlendirici, saç kırlaşmasını, dökülmesini önleyici, kolesterol düşürücü gibi etkilerinden dolayı girmiş. Yine dut kökü, solunum sistemi hastalıklarında Çin tababetinde çok kullanılıyor, öksürüğe karşı yine çok kullanılıyor. Gördüğünüz gibi Çin tababetinde dut, son derece önemli bir ilaç halinde.

Şöyle bir soru akla gelebilir: Peki, dut ülkemizde halk ilaçlarında kullanılıyor mu? Biz 25 sene kadardır Türk halk ilaçlarını inceledik ve pek çok yayın yaptık. Buradaki birkaç örnek de o gezilerden biri, tabii benim saçlarımın daha çok olduğu, daha az beyazlandığı bir dönemden, Afyon civarında. Anadolu’da da dut değişik şekilde halk ilacı olarak kullanılıyor. Mesela meyve sıkılıp solunum yolu rahatsızlıklarında, mide rahatsızlıklarında kullanılıyor. Tam olgunlaşmadan önce düşük kan şekerine karşı kullanıyorlar.. Ağızdaki yaraları iyileştirmek için kullanılıyor. Meyve daha da sık kullanılıyor. Gözdeki kırmızılıklar için ateşe yoğunlaştırıp dut suyunu göze uyguluyorlar. Dut pekmezi kansızlığa karşı, mide ağrılarına karşı da kullanılıyor. Yaprak ise kan şekerini düşürücü olarak kullanılıyor. Bunun yanında birkaç yerde. Bir de İzmir Manisa’da böbrek rahatsızlıklarında da kullanılmakta. Halk ilacı olarak kullanışlarında farklı bir iki kullanılış şekli var.

Bunlardan biri dalların kaynatılarak adet bozukluklarını düzeltmede, karadut kabuğu da saç dökülmesine karşı tereyağı ile bir merhem yapılıp uygulanması peklinde. Aktarlarda da dut satılıyor yaprakları. Daha çok kan şekerini düşürücü ve bazen müleyyin olarak, karadut da boğaz hastalıklarında pamukçuğa karşı kullanılıyor. Şimdi halk ilacı deyince sıradan bir şey gibi düşülür.Halbuki değil.. Şu anda halk ilaçları ilaç geliştirmede dünyada en önemli hareket kaynağı olarak kullanılıyor. Yeni ilaçların bulmak adına. O yüzden halk ilaçlarının ilaca doğru giden yolda denemeleri yapılıyor. Önce hayvanda ondan sonra insanlarda yapılan deneylerle yeni ilaçlar bulunabiliyor. Bu Toroslar da çekilmiş bir resim. Biz bu çalışmalara tabiattan ilaca diyoruz, biyolojik aktivite de diyoruz.

Önce kullanıldığı amaca yönelik hayvan deneyleri yapıyoruz. Hayvan olarak da fare, sıçan ve tavşanları kullanıyoruz ve bütün dünyada da tabi bu böyle. Bu deneylerle hangi madde ne gibi etki yapıyor onu bulup onu ilaç haline getirmeye çalışıyoruz. Bakın bunlardan neler var dünyada yapılan? Meyvenin rengini veren ve antioksidan dediğimiz maddelerin sıçan aortlarına etkilerini araştıran çalışmalar var. Veya biz tavşanları ya da sıçanları şeker hastası yaparız veya sonra iyileştirmeye uğraşırız, o tarz bir deneyde dut yaprağının kolesterol seviyelerini düşürdüğü gösterilmiş.. Veya şeker hastalığında, diyabetli sıçanlarda diyabeti düzeltme yolunda etkisi var. Yaprak ekstreleri kolesterol hastası, yani kolesterolü yükseltilmiş olan tavşanlarda kolesterolü düşürüyor flavooidlerinden dolayı. Bunların antioksidan etkisi var.

BİR KATILIMCI: Hocam pardon, kolesterolü düşürüyor mu ?

PROF. DR. EKREM SEZİK: Düşürüyor, ama biz önce kolesterol hastası yapıyoruz, sonra düşürüyoruz. Bazı cilt merhemlerinin yapısına giriyor, başka türlerde de yine buna benzer yani, sadece bildiğimiz o 3 tür değil dünyada değişik türler var, bunlar üzerinde yapılan deneylerde de benzer etkiler anti diyabetik etki bulunmuş. Yani, şekere karşı olan etkisi epey çalışılmış ve ilerlemiş. Kök kabuğu bize çok yabancı ama onun da diyabeti iyileştirecek, diyabeti giderecek etkide olduğunu görüyoruz. Birkaç tane daha söyleyip biraz fazla bilimsel gelen bu sözleri bitireceğim. Analjezik etkisi var sıçanlarda ve antioksidan etkisi olduğu bulunmuş. Bir araştırıcı, dişlerde bulunan mikroorganizmaları çıkarmış, duttan elde edilen quanon denen maddenin bunlara etkisi olup olmadığını araştırmış ve etkili olduğunu bulmuş, fani, belki bir gargara vesaire şeklinde veya diş macunlarında da ileride dut kökü ekstresini görürsek şaşırmamak gerekli.

O halde eskiden dut şurubu halinde sadece pamukta kullanılan ,dut aslında değerli bir ilaç hammaddesi yolunda doğu tıbbından gelen esintilerle Türkiye’de de az uz değil, pek çok rahatsızlığı giderici olarak kullanılmış, ilaca giden yolda biyolojik etki çalışmaları yaprak ve kök kabuğunda daha çok yapılmış. Anti diyabetik çalışmalardan çok ümitliyiz, çünkü hangi maddelerin ne yaptığı ve etki mekanizmaları da bulunmuş. Muhtemeldir ki ileride şeker hastalığına karşı kullanılan bir ilaç çıkabilecektir. Kolesterol düşürücü ve enfiamasyon dediğimiz gibi iltihabi olaylarda da yatıştırıcı etkisi var. Bu etkileri yapan maddeler ve bunların etki mekanizmaları da bulunmaya başlanmış, Böyle olunca, bizim gözlüğümüzle baktığımızda, ilaca giden yolda, dutun hani kestikten sonra kalan kökleri bile işe yarayabilecek gibi gözüküyor. Ama en kolayı herhalde yapraklarını değerlendirmek Yaprakların çay gibi içilmesinde yarar var. Dün konuşurken bir arkadaşa da söyledim. Çayının içimi de iyidir çünkü içinde suni şeker olarak kullanılan tabiattan elde edilen maddeler var. Onlardan suda çözülenlerden bir grubu bulunmuş. Yani dut yaprağının çayının böyle hoş tatta olması, şekerli gibi olması o maddenin suda erimesinden dolayı. Herhalde dutu daha iyi çalışmalarla daha güzel yere götürmek mümkün olacak. Türkiye’de de bunu yapacağız.

Ben aynı zamanda orkidolojostim. Orkide deyince akla tropikler gelir. Oysa orkide deyince salep aklınıza gelsin. Çünkü yumrularından salep çıkarılıyor ve Türkiye’de 40 milyon civarında orkide tahrip ediliyor salep elde etmek için. Ben her konuşmamın sonunda bunu ne kadar çok çiçeğe söylersem yararlıdır diye bu çiçeklerin resmini de göstererek konuşmamı bitirmek istiyorum.

BİR KATILIMCI: Hocam bir şey ilave edebilir miyim? TÜBİTAK’ın çalışmasıyla Profesör Ali Demirsoy’un araştırmasıyla Kemaliye’de 7 çeşit orkide türü tespit edildi.

PROF. DR. EKREM ÇELİK: Olabilir. Bunlar da diğer orkidelerden. Anadolu da bulunan 140 civarında orkide var. Bunun 100 kadarından salep çıkarılıyor. Efendim teşekkür ederim süremi tam zamanında bitirdim sanıyorum.

OTURUM BAŞKANI: Hocamıza Teşekkür ediyorum. Gerçekten yine ağız alışkanlığı ile meyve diyorum. Dut hakkında bize çok, özellikle sağlıkla ilgili çok değerli bilgiler sundular. Efendim konularla ilgili sorularınızı panelin akabinde tartışacağız. O nedenle ben diğer panelistlere söz vermek istiyorum. Hocamıza tekrar teşekkür ediyorum. Buyrun Sayın Prof.Sezaı Ercişli…